Gecikmiş Bir Hayalin Peşinde

Yorum Yaz


16 yaşındaydık.

Zorluğunu bilemediğimiz, uzunluğunu kestiremediğimiz dikenli bir yolun başındaydık.

70’li yıllardı. Sokaklarda kan vardı.

Melankolik, ürkek çocuklardık.

O dönem çıkagelen bir albüm, bizi bizden almıştı.

Kapağında alevler içinde bir adam, bir diğeriyle el sıkışıyordu.. İçinde bir erkek sesi “Keşke burada olsaydın” (“Wish you were here”) diye inliyordu.

O güne dek dinlediğimiz hiçbir müziğe benzemiyordu.

Gitar solonun peşine takılıp biz de yitirdiğimiz arkadaşlar, özlediğimiz dostlar, ayrıldığımız kızlar için söylüyorduk:

“Keşke burada olsaydın!

* * *

Pink Floyd, müzik dünyasını sallıyordu o zamanlar…

İlk albümleri için stüdyoya girdiklerinde yan stüdyoda Beatles, “Abbey Road”u kaydediyordu. Heyecan içinde gidip tanışmışlardı; sonradan “Kraliçe ile beş çayı içmek gibi bir heyecandı” diye yazmışlardı.

Beatles yolun sonuna yaklaşıyordu; onlarsa henüz yolun başındaydı.

Ve bu 4 genç adam, yakında Beatles’ın tahtını sallayacaktı.

* * *

1979’da “Duvar”ı, (“The Wall”) çıkardılar ve ertesi yıl turneye çıktılar.

Biz, bir kan denizinde boğuluyorduk. Değil konserine gitmek, “Duvar”ı bulmak bile lükstü.

Kocabeyoğlu Pasajı yanındaki bir plakçıdan kasete kaydettirip dinlediğimizde ve sözlerini sözlük yardımıyla çözdüğümüzde anladık ki, bizi kuşatan duvardı anlatılan...

Siren sesleri, uçak sesleri, faşizmin ayak sesleri vardı fonda… Ama baskı, sadece militarizmden gelmiyordu; sudan programlarıyla televizyonlar, tüketime çağıran reklamlar, taze beyinleri koşullayan öğretmenler, hatta annenin kollayıcı kucağı bile, bizi duvarda bir tuğla yapmaya çalışıyordu.

Ve Pink Floyd, bu duvarı yıkmaya çağırıyordu.

Albüm, bu isyan çağrısı nedeniyle birçok yerde yasaklanıyor, yasaklandıkça daha çok ilgi görüyordu.

* * *

Bizse, bahsedilen duvarın içinde kıstırılmıştık.

Onu sadece dinlemiyor, hissediyor, yaşıyorduk.

O ortamda, Pink Floyd’un Avrupa’yı turlayan muhteşem sahne şovuna gitmeyi hayal bile edemiyorduk.

Zaten bir süre sonra onlar da her başarının üvey çocuğuna, “ego”ya yenildiler; kavga edip dağıldılar.

“Duvar”, biz göremeden çöktü.

“Wall’u yaratan Roger Waters, yola yalnız devam edecekti.



* * *

Aradan uzun yıllar geçti.

Birkaç ay önce cep telefonuma oğlumdan bir mesaj geldi:

“-Baba, Roger Waters ‘Wall’ turnesine çıkmış.”

Evde dinleye dinleye o da bir Pink Floyd hayranı olmuştu. Bütün albümlerini kaydetmiş, sözlerini tercüme etmiş, bize ısmarladığı kitaplardan, hakkında yazılanları hatmetmişti.

Akşama turne programını önümüze çektik. Parmaklarımız aynı şehrin üzerinde durdu:

Paris…

Eski bir düş için hakikate dönüşme vakti gelmişti.

Tüm Pink Floyd albümlerini i-pod’larımıza yükledik, çantalarımızı sırtladık ve yola koyulduk.

Yol boyu, kitaplardan öğrendiklerini anlattı bana…

Aynı kulaklıktan, aynı şarkıları dinledik; aynı sözlerin ruhumuzda aynı tellere dokunmasına sevindik.

“Kraliçe’yle beş çayı içmek gibi bir heyecandı.”

O, 16 yaşındaydı.

Zorluğunu bildiğim, uzunluğunu hâlâ kestiremediğim bir yolun başındaydı.

Ve benim 16 yaş hayalimi yaşamaya birlikte gidiyorduk.

Can Dündar


0 yorum:

Yorum Gönder

Yorum yaparken dikkat edilmesi gerekenler:

* Yaptığınız yorumun tamamı büyük harf olmamasına özen gösteriniz
* Yorumlarınız da argo içeren kelimeler kullanmayınız
* Reklam amaçlı yorumlarda bulunmayınız
* Konu dışında iletmek istediğiniz bir şey varsa iletişim formunu kullanın
* Yorumlarınızdan dolayı sizlere teşekkür ediyorum