Oturuyorlardı. Karşılıklı. İkisi. Yalnızdılar. Dışarıda (ve içeride) hava kararmıştı. Gece değildi hayır. (Yaz da değildi.) Soğuk sislenmiş puslanmış bir kasım günüydü.
Bugün günlerden neydi? Bilmiyordu. (O da bilmiyor ben de bilmiyorum. Yıllar ve salılar. Eski salılar. O geçmiş salılardan bir salıda değiliz. Sıkıntılıyım. Sıkıntılısın. Sokak ve bu salon. Onun da sıkıldığını görüyorum. Hiç değişmemiş. Aynı. Hep aynı. Hep. Hiç değişmeyecekti ve hiç değişmemiş işte. Onu değiştiremedim. Beni değiştiremedi. Ama o beni değiştirdi. Değişmişti. Her Salı onun için başka biriydim ben. Kendimden başka biri... Evet: Zorunlu. Kurtulmasız. Onun istediği umduğu beklediğibenim de öyle olmam gerektiğine inandığım biri.)
"Çok zaman oldu değil mi?" diye sordu. Biliyorlardı. Evet çok zaman olmuştu. Görmeyeli .. Görüşmeyeli .. karşılaşmayalı .. Bunları hiç söylemedi ne o ne o. Sustu. O da sustu.
"Çok zaman oldu değil mi?" (Evet ama o çok zaman ne kadar bir zamandı? Çok zaman oldu çok zaman geçti ve ayrıldık. Ayrılmıştınız. Bir gecede ve birdenbire. O da çok zaman önceydi hatırlıyor musun? Oturmuştunuz. Oturmuştuk. Konuşuyorlardı. Konuşuyorduk. Ben konuşuyordum o susuyordu o susuyordu. Hep aynıydı. Yine ve yine. Beni dinliyordu. Seni. Anlattıklarımı. Ne anlatıyordun ona? Unuttum. Birlilerini bir olayı bir kadını belki. Evetolabilir. Bir cenazeyi belki de. İkimizin de tanıdığı biri ölmüştü ve o cenazeye gelmemişti. Evet gelmemiştim. Seni sormuşlardı.)
Ellerine bakıyordu. Çok kırışıktı eski elleri yoktu. (Ne aptallık! Farkındasın ve bekliyorsun. Yüzüğün nerede diye sorsun bana. Sorsun çünkü onun yüzüğüydü o vermişti. Mavi ve akik. Taşlı. Gümüş. Onu bekledim. Onu... Çok... Yüzük parmağımdaydı. Çıkarmamıştım. Uzun bir süre hem. Çok uzun bir süre evet! Sonra çıkarıp çekmecende bir yerlere sakladın. Bir daha takmamak görmemek hatırlamamak üzere. Bana onu hatırlatacak herhangi bir şey olsun istemiyordum. İstememiştin. Bir yüzük bile evet. Resimlerini yırttın. Ah çok güzeldi o resimlerin birinde. Evet! Nerede çektirmişti neresiydi orası .. söylememişti. Çok ağaçlı bir alanda elinde cigarası sırtında açık renk pardösüsüyle durmuştu sana bakıyordu. Bana bakıyordu. Bana tabiî... Bütün resimlerinde değil hayır o resimde sana bakıyordu en çok. Güzdü o resimde güz vardı ve yerler sararıp solmuş yapraklarla örtülüydü gerisindeki ağaçlar çıplaktı. Ne vardı başka o resimde peki? Neydi benim yüreğimi bukağılayan? Ağaçlar mı? Geniş sınırsız alan mı? Vaktin belirsizliği mi mevsim mi onun bir anda donup kalmışlığı mıydı neydi?
bitmiş bir yazın peşinden demek istiyorum ben de..güzel bir paylaşım..daha güzeliyse sonbaharr..
YanıtlaSil